ÖNEMSİZ İNSANLAR….

Sevgili dostlarım.

Şöyle bir çevrenize bakınız.

Önemsiz insanların, kendilerini ne kadar önemli biri gibi gördüğüne şahit olacaksınız.

Kimisi yaptığı iş, oturduğu koltuk, bulunduğu makam itibari ile kendilerini önemli insan olarak görürler.

Bu insanların içleri boş bir delik tenekeden farkı olmadığını hemen anlarız.

Önemli insan olmanın, koltuk, makam, mevkiden geçtiğini sanan bu sevdalıları hepimiz çok iyi bilir ve tanırız.

Ama bir türlü gerçekleri onların yüzüne vurmayı başaramayız.

Çevremizde bunlardan o kadar çok ki;

Ederi 25 kuruş etmeyen, ama çeşitli ayak oyunlarına sarılıp kendini gündemde tutmak için “ SÖRF” yapmaya bayılan bu tipler, kendi geçmişlerini hiç araştırma zahmetine katlanmadan, başkalarına çamur atma zaaflarını da taşımaları ilginç geliyor.

Hele hele Sosyal medyadan benim için bir şeyler karala diyenler sık sık duyuyoruz değil mi?

Balık olmayan derede balık avlamaya benzeyen bu tür işler, el bombasının elde patlaması gibi olmuyor mu?

Bu makalem sadece Alaplı için yazılmış bir makele değil.

Bu gibi tiplerin her yerde oldukça çok olduğunu görürüz.

Övdükleri geçmişlerin, aslında insanlar için nasıl bir “KARANLIK” olduğunu hatırlamayan bu tipler, fotoğrafın sadece görünen yüzü ile avunurlar.

İşin aslı ise fotoğrafın arkla yüzünde, hile, aldatmaca, suiistimal ve kirli bir geçmiş vardır.

Net görünen ise;

Geleceğe şekil verecek çalışmalar, geçmişin aynası olarak bizlerin takınacağı tavırlarla bellidir.

Aslında her şey nettir.

FLÜ fotoğraf çeken acemi resimcidir.

Net fotoğrafı halk şipşak çeker.

Bu netlik birine yol açarken, birilerine de hüsran olarak yansır.

Sevgili okurlarım;

Bölgenizde bakınız, biraz geriye bakmadan kim hareket eder. Aptallar değil mi?

Kul hakkının yendiği, insanlarını birbirine düşürüldüğü, menfaat uğrana yalan konuşan insanları hepimiz tanırız.

Geçmişle övünmek için geçmişi iyi bilmek gerekir.

Osmanlı tarihinde bunu sık sık okuruz. Birinin hain dediği, diğeri için “KAHRAMAN” dır. Bu kahramanlar için söylenecek tek söz ise; madem bu ülke o zaman nasıl işgale uğradı demek bize düşmüyor mu?

Haddimizi aştık ise af fola, birilerinin bunlara değinmesi de sizce gerekmiyor mu?

Gürol ÖZTÜRK